Yaygın Anksiyete Bozukluğu (Endişe ve Evham Hastalığı)
Hayatın olağan akışı içinde insanoğlu, yetişmesi gereken bir iş, toplantı, sınav, sağlık, para, çocuklar veya aile ile ilgili sorunlar gibi değişik konular nedeniyle kaygı duyabilir. Aslında yaşamımızın normal bir parçası olan baş edilebilir düzeydeki bu kaygı; bir ölçüde bizim günlük sorunların üstesinden gelebilmemiz için hazırlıklı olmamızı, bir tehlike durumunda da hızlı karar verip kurtulmamızı sağlar. Ancak kişinin yaşamına egemen olması ve kişinin kontrolünden çıkması durumunda anksiyete bozukluğundan söz edilebilir.
Anksiyete veya endişe, deneyimlenen kaygı, bunaltı, korku, gerilim, sıkıntı halidir. Nedeni belli olmayan tedirginlik hali olarak da açıklanabilir. Her ne kadar başına kötü bir şey geleceğini düşünme, rezil olmaktan veya komik duruma düşmekten korkma gibi bilişsel (düşünsel) nedenlerle ortaya çıkabilse de çoğu kez nedeni belirsiz, tanımlanamayan bir gerginlik durumudur. Korkudan en temel farkı, korkunun kaynağı bilinirken anksiyetenin kaynağı bilinmeyen bir tehlike beklentisi hali olmasıdır. Normal anksiyete, organizmanın biyolojik bir korunma sistemi olup organizmayı tehdit eden bir olayın varlığında kaç veya savaş tepkisini sağlamak üzere ortaya çıkar. Ancak anksiyete ortada tehlike oluşturacak bir durum yokken de ortaya çıkıyorsa, uzun sürüyor ve sonlandırılamıyorsa patolojik anksiyeteden bahsedilir. Bazı kuramcılara göre yaşanan iç çatışmaların sonucudur, bazı kuramcılara göre ise öğrenilmiş davranışlardır.
Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB) olan kişilerde ise gerçek bir neden yokken ya da nedeni olsa bile “sürekli, aşırı ve duruma uygun olmayan bir endişe hali” söz konusudur. Süreğen bir bozukluk olan YAB’nda temel belirti, geleceğe yönelik tehdit beklentisidir ve denetlenemeyen bu kaygı ile gergin bekleyiş, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkiler. YAB olan hastalar genellikle küçük şeylere üzülen, sürekli bir korku içinde olan ve olabileceğin en kötüsünün başlarına gelebileceğini bekleyen, sürekli kaygı içerisinde olan kişilerdir .
Kaygı, sağlıklı insanlara göre daha yoğun, uzun süreli, kontrol edilemez şekilde yaşanır. YAB’nda yaşanan kaygıyı patolojik kılan da kaygının içeriğinden ziyade, aşırı ve kontrol edilemez olarak algılanması olup halk arasında “evham ve evhamlılık” şeklinde ifade edilmektedir. Her şeyi kendiler yapmaya çalışır, kimseye iş veremezler, herhangi bir şeyi yapmadan önce çok fazla bilgi toplarlar ve bir karar verdikten hemen sonra sorgulamaya başlarlar. Bu kişiler her durumda olası en kötü sonucu düşünürler, her şey kendi denetimlerinin dışındadır, iyi bir olasılık ya da geriye dönüş mümkün değildir. Bireyin denetleyemediği bu duruma ayrıca, huzursuzluk, heyecanlanmak, kolayca yorulmak, dikkat bozukluğu ve konsantrasyon güçlüğü, kasların gerginliği, uyku bozukluğu gibi bir takım belirtiler de eklenmiştir. En ufak sesle kolayca irkilme, uykuya dalamama ve gece sık sık uyanma da diğer önemli belirtilerdir.
Aşırı endişe ve kaygı genellikle sağlık, aile, para ya da iş gibi konularla ilgilidir. Zihin geleceğe yönelik karanlık senaryolar çizer ve bu senaryoların gerçekleşmemesi için tedbir alır. Böylece haz, tehlikeli gelecek için kurban edilir ve anı yaşayamazlar. Çoğu zaman kişi endişelerinin aşırı olduğunun farkındadır, ancak endişelenmelerini denetleyemezler ve bir türlü sakinleşemezler. Çevrelerinde “aşırı evhamlı” olarak tanınırlar. Denetlenemez nitelikte olan bu endişe hali en az altı ay boyunca hemen her gün vardır ve gün boyunca sürer.
Yaygın Anksiyete Bozukluğunda Tanı
Yaygın anksiyete bozukluğunun yaşam boyu görülme sıklığı kadınlarda %7,7 ve erkeklerde %4,1’dir. Kadınlarda görülme sıklığı erkeklere göre 2 kat fazladır.
Aşağıdaki 6 koşuldan en az 3 tanesinin 6 ay veya daha uzun bir süre boyunca var olması halinde Yaygın Anksiyete Bozukluğu tanısı konabilir:
- Yorgunluk , halsizlik
- Konsantrasyon güçlüğü , geç algılama
- Sürekli olarak kaygı duyma
- Kas gerginliği
- Kolayca sinirlenme veya öfke duyma
- Uyku bozuklukları , kâbus görme veya görme korkusu
Bu belirtiler aniden veya giderek sıklaşan ve yoğunlaşan tarzda başlayabilir. Kişi, kendisinde oluşan belirtileri genellikle gerçeğe uygun bir şekilde yorumlayabilir ve bunlarla kendi bilgi ve becerisiyle başa çıkmaya uğraşır. Sorunu aşmakta zorlandığında, belirtilerin üstesinden gelemediğinde veya sosyal yaşamlarının sınırlanması durumlarında ise tedavi için başvurabilir.
Yaygın Anksiyete Bozukluğunda Tedavi
Yaygın anksiyete bozukluğu tedavisinde ilaç tedavisi, davranışçı ve bilişsel psikoterapiler, relaksasyon (gevşeme) eğitimi gibi tedavi yöntemlerinin yararlı olduğu kabul edilmektedir.
Özellikle hafif ya da orta şiddetli anksiyetesi olan hastalarda psikoterapötik yaklaşımlar oldukça başarılı sonuçlar vermektedir. Bilişsel davranışsal terapi, bilişsel bozuklukların yarattığı
endişeleri daha gerçekçi olarak görmeyi sağlamakta ve bu şekilde daha iyi planlama yapılarak anksiyeteyi kontrol etmenin yollarını göstermektedir. Hastalar aynı zamanda “endişe için endişelenmenin” anksiyeteyi beslediğini, ertelemenin ve gözardı etmenin problemleri çözmek için işe yarar yollar olmadığını da anlarlar. Anksiyetenin tedavisinde kişilik bozukluğu veya kronik sosyal stres etkeni olanlar ile psikolojik tedaviden çok az fayda bekleyen hastalar psikoterapötik tekniklere çok iyi cevap vermemektedirler. Bu hastalara çoğunlukla psikoterapi ve ilaç tedavisi birlikte uygulanmalıdır. İlaç tedavisinin etkisi birkaç haftadan önce başlamayacaktır. İlaç tedavisi belirtiler tamamen düzelene kadar sürmeli, tam düzelme sağlandıktan sonrada tedaviye en az 1 yıl daha devam edilmelidir.
Bilinmelidir ki hangi tedavi yöntemi seçilirse seçilsin, başlangıçta hastayla anlaşmak, eğitim ve güvence vermek tedavinin olmazsa olmazıdır.