Çocukluk Hayatın Cennetidir, Cehenneme Çevirmeyelim!
“Çocukluk, hayatımız boyunca özlemle geri dönüp baktığımız masumiyet ve mutluluk dönemi, hayatın cennetidir, kayıp cennet.” Arthur Schopenhauer
Çocuk kavramı ile asla aynı cümleye bile girmemesi gereken istismar, evlilik, şiddet, dayak, tecavüz vb. akıl almaz haberler medyada gündemden düşmek bilmiyor. Ülkemizin de taraf olduğu ‘Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi’ne göre, 18 yaşını doldurmamış olan herkes çocuktur. Bedensel, zihinsel, ahlaki, sosyal ve duygusal gelişimini tamamlamamış, çocuk doğurma sorumluluğu taşımaya hazır olmayan, ihmal veya istismara açık 18 yaş altındaki bu bireyler “korunma ihtiyacı olan çocuklar” olarak nitelendirilmektedirler. Bu nedenle on sekiz yaşının altında yapılan her evliliğe “çocuk evliliği”, evlenen kız çocuğuna ise “çocuk gelin” denilmektedir.
Rızası olmadan, baskı kullanılarak, herhangi bir cinsel hareket veya girişimde bulunarak ya da cinsel içerikli sözler ile kişinin fiziksel, ruhsal ve sosyal açıdan zarara uğratılması cinsel şiddet olarak tanımlanmaktadır. Cinsel ihmal, çocukların cinsel kötüye kullanıma karşı korunmaması veya ilgisiz kalınması, cinsel gelişimlerine gerekli önemin verilmemesi, cinsel istismar ise bir çocuğun tam olarak anlamadığı, yeterli bilgi veya gelişim düzeyine sahip olmadığı için rıza veremeyeceği ya da kanunlara, toplumun sosyal tabularına uymayan cinsel bir aktivite içerisinde yer alması olarak tanımlanmaktadır. Çocuktan en az 6 yaş büyük bir bireyin, kendi cinsel tatmini için, çocuğa yönelik her türlü cinsel içerikli davranışı, cinsel istismar olarak değerlendirilir. Yapılan çalışmaların sonuçları, cinsel istismarın her çeşit sosyoekonomik ve kültürel çevrede yaşanabildiğini göstermektedir. Aile içinde çocuğa yönelebilecek her türlü cinsel istismar davranışı “ensest”, aile dışından ya da tanınmayan kişiler tarafından gerçekleştirilen bu tür eylemler ise, “pedofili” olarak tanımlanmaktadır.
Çocuklar, bazı gerekçelerle yaşadıkları istismar olayını anlatmazlar ya da anlatamazlar. İstismar eden kişilerin akrabaları olması, tacizcinin tehdit etmesi, hiç kimsenin kendisine inanmayacağı düşüncesi veya bunları anlayacak ya da anlatabilecek kabiliyetinin olmaması gibi sebepler, istismarın ortaya çıkmasını engelleyebilir. Cinsel istismar farklı şekillerde örneğin; sözel istismar, açık saçık telefon konuşmaları, teşhircilik, röntgencilik, cinsel ilişkiye tanık edilme/olma, bedenine cinsel amaçla dokunma, müstehcen yayınlara konu etme, fuhuşa itme, ırza geçme, ensest (aile içi cinsel istismar) şeklinde ortaya çıkabilmektedir. Cinsel istismar toplumda sık rastlanan bir durum olmasına karşın, çoğunlukla gizli kalmakta, en çok yüzde 5-10’u ortaya çıkmakta ve bu eylemlerin yüzde 90’ı, çocuğun tanıdığı biri tarafından gerçekleştirilmektedir. Cinsel istismara uğrama, cinsiyetler arasında farklılıklar göstermekte ve kızlarda üç kat daha fazla görülmektedir. Parçalanmış aile yapısı, aile içi şiddet, alkol-madde kötüye kullanımı, kalabalık aile yapısı, üvey babanın varlığı, ebeveynlerin cinsel istismara uğrama öyküleri, ebeveynlerin eğitim ve sosyoekonomik açıdan düşük düzeyde olmaları, yetersiz sosyal destek, işsizlik, annenin hasta olması, gece çalışmak zorunda olması veya evi terk etmesi, ebeveynlerin sorunlu cinsel yaşantıları, ebeveynlerde ruhsal veya fiziksel hastalıkların varlığı, yetişkinlerin çocukla aynı odayı ya da yatağı paylaşmaları gibi etkenler riski arttırmaktadır.
PEDOFİLİ!
Pedofili ya da diğer bir tanımıyla sübyancılık, toplumda nadir görülen bir ruhsal bozukluk olup günümüz psikiyatri sınıflandırma sistemlerinde cinsel nesne seçimi bozuklukları olan ‘parafililer’ yani ‘cinsel sapkınlıklar’ ana kategorisi altında yer almaktadır. Pedofilik eğilimin ortaya çıkmasında gelişimsel, ailesel ve çevresel faktörler ve bu faktörlerin etkileşimi gibi birçok faktörün etkili olduğu anlaşılmaktadır. Yani pedofili; psikodinamik, biyolojik, sosyal, tıbbi, etik ve adli boyutları olan çok yönlü bir psikoseksüel bozukluktur.
Pedofilik eylemlerin gelişiminde en önemli risk etkenlerinden birinin de pedofilik bireyin kendisinin de cinsel kötüye kullanım deneyiminin bulunmasının olduğu belirtilmiştir. Özellikle aile içi istismar olgularında, saldırganın çoğunlukla alkol ve/veya madde kullandığı, bunun da cinsel istismara zemin hazırlayan önemli etkenlerden biri olduğu bildirilmektedir.
İstismarcı; çocuğa yabancı biri olabileceği gibi genellikle çocuğun bildiği çevrede yaşayan kişi ya da toplumda saygın ve sevilen birisi de olabilir. Dış görünüşünün ardında çekingen, kendine güveni ve saygısı olmayan bir kişilik yatar. Erişkinlerle ilişki kurmakta zorlanır. Başkalarının üstünde güç gösterilerine ihtiyaç duyduğu için kurbanlarını çocuklardan seçer. Her zaman yaralamak ve zarar vermek amacını taşımasa da, çocuğu incittiğini ve zarar verdiğini kabul etmez. Bir çok çalışmada bu kişilerin empati yeteneklerinin kısıtlı, onur duygularının da fazla gelişmemiş olduğu, disforik, pasif-agresif, öfke ve düşmanlık duygularının, narsistik ve sadist özelliklerinin belirgin olduğu, doyumu erteleme kapasitelerinin azalmış, engellenmeye karşı toleranslarının düşük olduğu gösterilmiştir.
Cinsel istismara uğrayan çocukların bu olaylara tepkileri, cinsel istismarın şiddetine ve türüne, ortaya çıkma sıklığına ve yaşlarına göre değişmektedir. Rastgele cinsel ilişkide bulunma, baştan çıkarıcı davranışlar, yetişkinlere güven eksikliği veya alışılmadık tarzda korku, yaşına uygun olmayan bir şekilde cinsel davranışlar hakkında detaylı bilgi, yeme ve uyku alışkanlıklarında değişim, akademik performans ve notlarında düşüş, okul ödevlerine konsantre olmada güçlük, okul aktivitelerine ilginin aniden azalması ya da kaybolması, okula erken gelme ve gönülsüz, isteksiz eve dönüş görülebilir. Bunun yanında kızgınlık, düşmanlık ya da saldırgan davranışlar, üzerini giyinip çıkarırken sorun çıkarma, parmak emme, yatak ıslatma, bebek konuşması, kâbuslar görme, anneye daha fazla yapışık olma, başka insanlara yaklaşmama, durduk yerde ağlama nöbetleri, huzursuzluk, hiç hata yapmamaya çalışan bir çocuk olmak için çabalamak, karın ağrısı ve baş ağrılarında artış, aşırı utanç, suçluluk ya da kaygı ifadesi, evden kaçma davranışı görülebilir. Cinsel istismara uğrayan çocukların hepsi bu belirtileri gösterecek diye bir durum söz konusu olmamakla birlikte, bu belirtilerden birkaçı varsa ebeveynler ve diğer bakımverenler çocuğu dikkatle gözlemlemelilerdir.