Teknoloji Alışkanlığınız mı var? Yoksa Bağımlılığınız mı?
Yaşamın vazgeçilmez bir parçası olan teknoloji, zaman zaman araç olmak yerine amaç olarak algılanmaktadır. Amaç haline gelen teknoloji ise insan hayatında kolaylık sağlama işlevinden çıkarak, hayatı olumsuz şekilde etkileyen “teknoloji bağımlılığı”nın ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Bu bağlamda en çok gündeme gelen tanım da internet bağımlılığıdır. Bilgisayar oyunları ise bağımlı kullanım olduğu takdirde zarar açısından internet’ten daha masum değildir.
Alışkanlık; düzenli ve sürekli olarak yapılan eylemler, rutin işlerdir. Bağımlılık ise kişinin kullandığı bir nesne veya yaptığı bir eylem üzerinde kontrolünü kaybetmesi ve onsuz bir yaşam sürememeye başlamasıdır. Yani kullanım ve davranışta irade kalkacak ve kişi istese de istemese de bağımlı kullanımı veya davranışı sürdürecektir. Bunun yanında bu kullanım ve davranış hayatının ciddi bir bölümünü kaplayacak ve kişi yapmak zorunda olduğu işler ve ilişkiler dışında bütün vaktini ve fiziksel enerjisini büyük oranda bağımlı olduğu madde veya eyleme yatıracaktır.
Teknoloji bağımlılığı, genel olarak internet/bilgisayarın aşırı kullanılması isteğinin önüne geçilememesi, internete bağlı olmadan geçirilen zamanın önemini yitirmesi, yoksun kalındığında aşırı sinirlilik hali ve saldırganlık olması ve kişinin iş, sosyal ve ailevi hayatının giderek bozulması olarak tanımlanabilir. İnternet bağımlılığın başladığını ya da başlamak üzere olduğunu aşağıdaki davranışlardan anlayabiliriz:
- Teknoloji başında harcanan vaktin giderek artması
- İnternete erişim bir sebeple azalınca ya da kesilince huzursuzluk, uykusuzluk, öfke gibi yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması
- Ruhsal, sosyal, adli ya da bedensel bir sorun oluşturmasına rağmen internet/bilgisayar kullanmaya devam etmek
- Kişinin kontrolünü kaybetmesi ve internet/bilgisayara tasarladığından daha fazla zaman ayırması, zamanının büyük çoğunluğunu fiilen ya da zihnen bu davranış ile geçirmesi
- Kişinin, bireysel ve toplumsal sorumluluklarını (iş, okul, aile, bireysel temizlik gibi) yerine getirmesinde problemler yaşaması
Peki neden bu kadar vazgeçilmezdir ki internet?
Gerçek yaşamda kendini ifade edemeyen bireyler sanal alemde daha rahat hareket ediyorlar. Sanal alem insana, en önemli ihtiyaçlarından biri olan kontrol duygusunu vererek, kendisini güvende hissetmesini sağlıyor. Kişilerin internette gizlice dolaşabilmeleri, kullanıcılara, iletişim kuracakları kişi ya da kişileri seçme olanağı vermesi ve seçtikleri kişilere gönderecekleri mesajı hazırlama, zamanını belirleme gücünü sağlayarak sosyal etkileşimi kontrol edebilme imkânı sağlıyor. Yalnızlık sanal aleme ilgiyi arttırırken, sanal alem de tamamen çevresinden kendisini soyutlamış, çevreye ve toplumsal değerlere kayıtsız yalnız bir insan kitlesinin oluşmasına zemin hazırlıyor.
Yalnız bireyler, aidiyet duygusunu tatmak, arkadaşlıklar kurmak ve sosyal hayatlarını geliştirip aktif olabilmek için bazı çevrimiçi sosyal aktivite gruplarına katılabiliyorlar. Sanal ortamda daha çok vakit geçirme sonucunda da kişiler gerçek dünyadan kopuyorlar ve adeta kendilerine ait yeni bir yaşam tarzı meydana getirebiliyorlar. ‘Bağlantısal hayat’ diye tanımlanabilecek bu yeni yaşam tarzında “internetsiz yaşayamam” diyenler, ailelerine, eşlerine, çocuklarına ve arkadaşlarına ayırdığından fazla zamanı internet başında harcayabiliyor ve çevrelerini ihmal edebiliyorlar. Modemin fişi çekilirse veya internet kotası dolunca ise yaşayan ölü haline gelebiliyorlar.
Bunlara ek olarak; erkeklerde performans baskısı, kadınlarda ise beğenilmeme ve terk edilme kaygısı cinsellikte önemli bir yer tutar. Bu yüzden insanlar görünmedikleri bir dünyada kendilerini cinsel olarak daha rahat ifade edebiliyor. Bu rahatlık yüz yüze paylaşılması zor konuların da konuşulmasına olanak sağlıyor. Bu açıdan bakıldığında sosyal paylaşım ağlarında cinsellikle ilgili paylaşımlar, iç dünyanın bir yansıması olarak kabul edilebilir.
Sonuç olarak kontrolsüzce gerçek yaşama tercih edilen internet alemi, kişinin ruh sağlığını olumsuz yönde etkileyebiliyor.
İnternet kullanımını bağımlılığa çevirmemenin yolu nedir?
Bunun yanıtı aslında çok basit; yüz yüze iletişimi sanal iletişime tercih etmek. Sosyal bir varlık olan insanın kendini güvende hissetmek için ulaşılabilir olmaya ve ihtiyaç duyduğu durumlarda ulaşmaya ihtiyacı olduğu doğrudur. Ancak insan doğası gereği dokunmak, sarılmak, görmek, kokusunu almak, sesini duymak ister. Bu nedenle sanal fotoğraf paylaşımları ve duygu alışverişleri yüz yüze temasların yerini alamaz. Önemli olan sanal iletişimi yüz yüze iletişime tercih etmemektir.Unutmayınız ki teknoloji hayatımızı kolaylaştırdığı gibi bizi esir de alabilir.