Bağlanmanın Kimyasalları
Şehvet; cinsel doyum sağlamaya yönelik olarak partnerle yaşanabilecek bir aşerme hali olarak tanımlanabilir. Bu nedenle de şehvet, yeni arkadaşlıklar edinmeyi, zevk ve macera yaşamayı, hem beden hem de zihnimizi gevşetmeyi sağlarken, romantik duygular bize aşık olmayı, hatta aşık olduğumuz için başka birinden ayrılmayı öğretir. Sevgiyle bağlanma ise sevdiklerimize ilgi ve şefkat gösterebilmeyi ve bakım verebilmeyi öğretir.
Şehvetin testesteron, aşkın dopamin, norepinefrin ve seratoninle ilgisi biliniyor. Bağlanma içeren seviyenin hormonları ise oksitosin ve vazopressin adlı hormonlardır. Kadında oksitosin salgısı doğum sırasında artar. Oksitosin bir yandan doğum sonrasında rahim kaslarının kasılmasına neden olurken bir yandan da göğüslerden süt gelmesini sağlar. Ancak en önemli işlevi anne ile bebek arasındaki güçlü bağı sağlamasıdır. Aynı oksitosin erişkinde sevgi ile bağlanma işlevinden de sorumlu tutulmaktadır. Vazopressin ve oksitosin adlı doyum hormonları, uyarılma ve orgazm sırasında da artar. Orgazm sırasında erkeklerde vazopressin, kadınlarda ise oksitosin artar. Sevenlerde orgazmı izleyerek hissedilen yakınlık ve bağlanma bu hormonlarla ilgili olabilir. İlginç bir biçimde vazopressin ve oksitosinin çok artması, testesteronun azalmasına, testesteronun çok artması ise bu iki hormonun azalmasına neden olabilmektedir. Testesteronu yüksek olan erkeklerin daha az evlendiği, daha sık aldattığı, daha sık boşandığı ve daha çok şiddet gösterdiği bilinmektedir. Erkeklerin evlilikleri sallantıya girdiğinde testesteron düzeyleri artmakta ve boşanma ile birlikte testesteron düzeyleri en üst düzeye gelebilmektedir. Bekar erkeklerin testesteron seviyeleri evlilerden daha yüksektir. Bütün bunları tersinden düşündüğümüzde bir erkek, ailesine daha güçlü bağlarla bağlandığında testesteron düzeyleri azalmakta, bebek doğduğunda ve babalar bebeği kucaklarına aldıklarında ise testesteron en düşük düzeye inmektedir.
KAYNAK: Prof. Dr. Mehmet Z. Sungur; ‘ Sen, Ben ve Aramızdaki Her Şey’