Çocuğumla Okul Kapısında
Uyum Sağlamak Gerçekten Ne Kadar Zor?
Yeni eğitim öğretim yılı başladı. Okula ilk defa giden binlerce öğrencimiz var bu yıl da. Her biri için bu yeni deneyim önemli bir yaşamsal dönemeçtir. Ev dışında, sosyal hayata ayak bastıkları bir süreç olacaktır. Akademik başarı ve yeterlilikten öte sosyal ve psikolojik uyum daha da ön plana çıkacaktır. İlk defa aileden ayrılma, ‘yeni’ insanlar ve kurallarla örülü ‘yeni’ bir ortam. Bunların hepsi ciddi bir stres ve anksiyete kaynağına dönüşebilir. Her çocuğun uyum sağlama düzeyi ve süresi farklıdır. Tıpkı biz yetişkinler gibi. Bu yüzden ebeveynlerin ve okul personellerinin sabırlı ve tutarlı olması oldukça büyük önem taşır. Çocukları bu süreçte zorlayarak ya da ağlatarak okula alıştırmak doğru olmayacaktır. “O istediği kadar ağlasın, siz gidin” vb yaklaşımların çocuğu travmatize etme olasılığı yüksektir. İlk günler çocuk kendini güvende hissedene kadar ebeveynlerden birinin kısmi olarak eşlik etmesine izin verilebilir. Çocuk, ebeveynlerinin de güvenli olduğunu onayladığı bir ortamda rahat hissedebilir kendisini.
Genel anlamda çocuğu, cevaplanmadığı zaman ruhsal anlamda komaya sokan üç soru vardır; Güvende miyim? Anlaşılıyor muyum? Değer görüyor muyum? Çocuk bunların yanıtını bilmek ve hissetmek ister. Tam da okula uyum sürecinde hem ebeveynleri hem de okul personeli tarafından bu soruların cevabının olumlu yönde çocuğa iletilmesi gerekir. Bu hem sözel olmalı ama en çok da davranışsal olarak ifade edilmelidir. Kırıcı, zorlayıcı, saldırgan ya da aşağılayıcı tutumlar çocukta ciddi yaralar açacak ve okula karşı olumlu duygu ve tutum geliştirmesini engelleyecektir. Bu süreçte onları cesaretlendirip teşvik etmek gerekir. Bir başka çocukla karşılaştırmaktan uzak durulmalıdır. Veli-öğretmen iş birliği ve uyumu çok önemlidir bu noktada. Bu özellikle tutarlılık açısından gereklidir.
Yine bu süreçte ciddi yaşamsal değişikliğe gidilmemesi gerekir. Taşınma, planlı ameliyatlar, boşanma vs. Ayrıca sünnet, gecikmiş tuvalet eğitimi, çocuğunuzla birlikte uyuyorsanız yatakların ayrılması vb bir kazanım sürecine bu dönemde girilmemesi gerekir. Çünkü çocuk, üzerindeki artan baskıyı hissedecektir ve bu da hem okula uyumunu ketleyecek hem de söz konusu beceriyi edinmesini engelleyecektir. Bundan sonra da çocuk kendini beceriksiz, değersiz, önemsiz hissedebilir.
Ebeveynler de okula başlama sürecinde anne baba rolünü unutmamalıdır. Kimi ailelerin öğretmen gibi evde de okula dair sorumluluklarını devam ettirmek için ciddi anksiyete yaratacabilecek bir tutumla hareket ettiğini görebilmekteyiz. Bu hem çocuk hem de aile açısından çok yorucudur. Çocukların artık üç yaşında okullu oldukları göz önünde bulundurulursa bu başarıya koşullama çabaları onları çok erken yaşta eğitim hayatından soğutacaktır. Eğitimin ilk yıllarında sosyal uyum ve yaşam becerilerinin kazanımını daha öncelikli ve önemli olduğu unutulmamalıdır.
Okula başlama ve uyum aşamasını normalize etmek en doğrusudur. Kaygı yüklemek kadar durumu abartılı sevinç ve kutlama ritüellerine dönüştürmek de sanılanın aksine çocukta olumsuz duygulara sebep olacaktır. Bu süreçte sakin, anlayışlı ve tutarlı tavırlar en sağlıklı olanıdır. Bunları yaptığınızı düşündüğünüz halde bir kaç hafta geçmesine rağmen çocuğunuz uyum konusunda sıkıntı yaşıyorsa bu konuda profesyonel bir uzmanla görüşmelisiniz. Bu yaş grubundaki çocuklar için bu süreçte yaşanabilecek olası problemlerde oyun terapisi gibi dışavurumcu terapi yöntemleri oldukça etkilidir. Bu önemli dönemin sizler ve çocuklarınız açısından kolay, uyumlu ve mutlu geçmesini dilerim.