Değişen Sınav Sisteminin Psikolojik Etkileri
Üniveristeye girişde uygulanan YGS ve LYS sınavları ile liseye geçişte uygulanan TEOG sınavlarının ani bir şekilde kaldırmasıyla öğrenciler ve aileleri tam anlamıyla belirsizliğin içine düştüler. Üstelik bu değişim 1 defayla da kalmadı, tekrar değişikliğe gidildi ve kaygılar iyice arttı. Sistem değişiklikleri doğası gereği belirsizliği beraberinde getirir, belirsizlik ise insanda kaygı ve endişe yaratır. Hele de yapılan değişiklik gençlerin geleceklerini doğrudan etkileyen bir değişiklik ise kaygı katsayısı çok daha yüksek olacaktır. Bu nedenle konuya çok daha dikkatli ve hassas yaklaşılması gerekir.
Sınav sisteminde yapılan değişikliğin iki temel özelliği var; Birincisi yapılan değişikliğin yöntemi, diğeri ise içeriği. Yöntem açısından değişikliğin zamanlaması pek çok sorunu beraberinde getirdi. Öğrenciler eski sistemde hazırlanırken hazırlık sürecinin ortasında anlık bir karar ile tüm yarışın koşullarının değişmesi elbette hem aileyi hem genci maddi ve manevi zora soktu, bu tartışılmaz. Yaşanan karmaşa, öğrenci ve ailelerin olumsuz duygularını tetiklemekle kalmıyor, öğrencilerin tüm öğrenim yaşamlarında duyacakları bir “Hata çıkabilir.” güvensizliğini pekiştiriyor. Süregelen “Bu sınavlar adil mi?” sorusuna “Bu sınavlar güvenilir mi?” sorusu ekleniyor. Öğrenciler, sınavlardan kaynaklanan sorunun kaynağı ve sonuçlarını net şekilde kestiremiyorlar. Ama yaşanan bunca belirsizlik ve tartışma, öğrencilerde açık ya da örtük stresi tetikliyor. Öğrenciler yeni sınav sistemlerinin getirdiği belirsizliklerden dolayı kazanamama korkusu içine giriyorlar. Özellikle psikolojik olarak hassas kişiliğe sahip öğrencilerde bu etkinin düzeyi daha da artıyor.
DEĞİŞİKLİKLER ÖĞRENCİLERİ YIPRATIYOR
Sınavla ilgili değişiklikler yapıldıkça öğrencilerin psikolojilerinde sallantılar ve sarsıntılar, dolayısıyla güvensizlik, umutsuzluk gibi negatif duygularda artış meydana geliyor. Oysa insanları başarıya götüren en önemli motivasyon, bir hedefinin ve bu hedefe ulaşabilme ihtimalinin olmasıdır. Geleceklerini göremeyen öğrenciler hedeflerini belirlemekte sıkıntı çekiyorlar. Hedef ve umutlar sıkıntıya girince de kaçınılmaz olarak ders çalışma istekleri de bu durumdan olumsuz etkileniyor, gençler neredeyse okuldan soğuyorlar. Değişen sistemi anlamaya çalışan öğrenciler durmadan düşünüyor, neyi nasıl yapacaklarını tam olarak bilemiyorlar. Sistemin tekrar değişebileceği fikri motivasyonlarını yeniden düşürüyor. Sonuçta ders çalışmaya ayrılan vakit giderek azalırken sınava ait kaygı giderek artıyor. Yoğunlaşan endişe, baskı ve olumsuzluk duygusu giderek psikolojilerini daha da bozuyor. Bütün bu psikolojik sorunlar altında ergenliğini yaşamaya çalışan öğrencilerin vücutlarında da tepkiler görülmeye başlıyor. Sivilceler, baş ağrıları, yeni ortaya çıkan hastalıklar, kaygı, endişe, çaresizlik düşünceleri, hayattan nefret etme… Öğrenciler, sağlıklı bir eğitim sistemiyle karşılaşmanın kendilerine ütopik geldiğini anlatıyor. Tüm bunlara rağmen sınava girecek öğrencilerin hemen hepsinin benzer şekilde etkilenebileceğini de unutmamak gerekiyor. Bu durumda uyum yeteneği daha fazla olan öğrenci olumsuzlukları daha çabuk atlatacak ve daha başarılı olacaktır. Eğer sınava yeteri kadar hazırlanıyorsa öğrenci, sistemin değişmesi zannettigi kadar çok etkilemeyecektir.
AİLE DESTEĞI ŞART
Ergenlik döneminde gençler üzerinde akranlarının etkisi yüksektir. Bu dönem anne baba desteğine ise en çok ihtiyaç duydukları dönemdir. Bu nedenle aileler kaygı ve endişelerinin esiri olmamalıdır çünkü anne babanın kaygısı bulaşıcıdır ve kaygı arttıkça daha fazla kontrolcü olma isteği duyarlar. Bu da gençlerin baskı algısını ve stres katsayısını artırır. Ailelerin vereceği en büyük destek daha hayatın çok başında olan çocuklarını öğrenmeye motive etmek olmalı. Zaten Türkiye’deki eğitim sisteminin en büyük sorunlarından biri öğrencinin hedefini belirleme konusunda yeterince destek olamaması. Her an değişebilecekmiş düşüncesi yaratan, birkaç yılda bir değişen bir sınav sistemi var. Bu durum, sistemin içeriğinin kaçırılmasına, ıskalanmasına sebep oluyor. Türkiye’de her şey sınavlarda başarıya odaklanmış. Öğrenciler için hayati önemi olduğu söylenen sınavlar sık ve beklenmedik şekilde değiştiğinde öğrenci ve velilerde tedirginliğe neden oluyor.
SİSTEME DEĞİL, DERS ÇALIŞMAYA ODAKLANMAK LAZIM!
Günümüzde gençlerin başlıca problemleri, uzun vadede hedef koyma, motive olma ve dikkat problemleri yaşamaları diyebiliriz. Sürekli değişen sınav sistemi de motivasyonu olmayan ya da zor motive olan, dikkat problemi yaşayan kişiler üzerinde ciddi bir kırılganlık yaratıyor. Böylece uzun vadede hedef koymaları da zorlaşıyor. Eğitim sistemi tabi ki değişebilir ama bunun sürekli de yaşanmaması gerekiyor. Öyle olunca gençlerin geleceğe olan güveni sarsılıyor. Gelecek için çaba harcamanın anlamsız olduğunu düşünüyorlar. Herhangi bir sınava hazırlanma da değersizleşiyor. Zaten kaygılı olan biri bir de sınav sistemin değiştiğini duyduğunda yaşadığı sıkıntı çok daha farklı oluyor. Ayrıca zeki, çalışkan ve başarılı öğrenciler kaygılı olmaya başlayınca gerçek performanslarının da altında kalıyor. Öğrenme temelli çalışıldığında sınav sisteminin değişmesi öğrencileri aslında zannedildigi kadar çok etkilemeyebilir.
“ÖNEMLİ OLAN KİŞİNİN ELİNDEN GELENİ YAPMIŞ OLMASIDIR”
Bu dönemde ailelerin de sınav temelli yaklaşımdan vazgeçerek çocuklarına destek olması gerekiyor.Unutmasınlar ki hiçbir şey sağlıktan daha değerli değil. Çocuklarının sağlıklı ve huzurlu olmasının yolu sınavda başarılı olması değildir. Onların mutlu olabilen, hayattan keyif alabilen ve kendine yetebilen bireyler olabilmesi daha önemlidir. Öğrencilerin de, ‘Başarı varsa sevilen değerli biriyiz, başarı yoksa sevilmeyen değersiz biriyiz’ anlayışından çıkmaları gerekiyor. Her zaman başarılı olamayabilirler, istedikleri notu alamayabilirler. Önemli olan sınavdan kaç alındığı değil, kişinin elinden geleni yapmış olmasıdır. Bu anlayışa sahip olduklarında sadece sınavda değil hayatlarında da çok daha başarılı olacaklardır.