Anneler Günü
Tarihin ilkçağlarından bu yana analık, doğurganlık niteliğiyle ön plana çıkmış ve doğanın uyandığı, yeniden doğduğu bahar mevsimi ile özdeşleşmiş. Zamanla kutlamaların içeriği ve şekli değişmiş olsa da her şeye karşın kesintiye uğramadan her bahar coşkulu kutlamalar düzenlenmiş ve bu gelenek binlerce yıl sürmüş. İşte anneleri anmak ve onurlandırmak amacıyla tüm dünyada farklı zamanlarda kutlanan özel bir gün olan Anneler günü geleneği, Antik Yunanların Yunan mitolojisindeki pek çok tanrı ve tanrıçanın annesi olan Rhea onuruna verdikleri yıllık ilkbahar festivali kutlamalarıyla başlar. Bugün alışageldiğimiz “anneler günü” anlamında olmasa da anneler için yapılan kutlamaların Sümerlere dayandığı da bilinmekte. Daha yakın çağlarda ise İngilizler Anneler Günü kavramı ile karşımıza çıkıyor. 1600’lü yıllarda İngilizler arasında “mothering sunday” adı ile anneler günü kutlanıyordu. İngilizler bu özel günde izinli sayılıyordu ve tüm günlerini evlerinde anneleri ile geçiriyorlardı.
Anneler günüyle ilgili ilk resmi kutlama önerisi ise Amerika’dan dünyaya armağan. Amerika’da 1872 yılında Julia Ward Howe tarafından barışa adanan bir gün olarak tasarlandı. Ardından Anneler Günü düşüncesi ilk olarak Amerikalı Ann Jarvis tarafından gündeme getirildi. 1908 yılında Ann Jarvis hem annesine teşekkür için hem de “General Memorial Day of All Mothers” çağrısında bulunarak böyle bir günün olmasını istedi. Bir yıl sonra Mayıs ayının ikinci pazarında Anneler Günü tam 45 Birleşmiş Devletler’e bağlı ülke tarafından kutlandı. 1914’de Başkan Wilson bu günü resmi kutlama günü olarak ilan etti. Çiçekçiler Birliği ve Barış Ordusu tarafından da bu fikir dünyaya yayıldı. O günden bu yana Anneler Günü’nde tüm aile üyeleri annelerine bir yıllık emeklerine karşılık, hediyeler sunarak sonsuz teşekkürlerini bildiriyor ve o gün anneye ait tüm işleri üstleniyorlar. Ülkemizde de Türk Kadınlar Birliği’nin girişimi ve önerisi üzerine 1955 yılından beri Mayıs ayının ikinci Pazar günü ‘Anneler Günü’ olarak kutlanmaktadır.
Annelik, dişi canlının yavrusuna karşı gösterdiği şefkat, ilgi ve koruma duygularının bütününe verilen addır. 20. yüzyılda yapılan bir çalışma, canlıların gelişmişlik düzeyinin artmasıyla, yavrunun bakıma muhtaçlığın doğru orantılı olduğunu gözler önüne sermiştir. Bu noktada canlıların en gelişmişi olan insan, aslında yavru olarak bakıma en muhtaç olan canlıdır da. Bebeğin en fazla bakıma ihtiyacı oluşu, aslında anneyi de bir noktada en fazla ilgi gösteren canlı konumuna getirir. Hormonal, duygusal ve ilahi açıdan açıklanabilecek bu süreç sonunda anne, yaşaması için gayret gösterdiği varlığa kaç yaşında olursa olsun her zaman ilk günkü gibi şefkat ve korumacı duygularla yaklaşır. Annelerimize sevgi ve saygı göstermenin sadece bir gün ile sınırlı kalmaması gerektiğini unutmamak kaydıyla tüm annelerimizin günü kutlu olsun…