Eş Seçimi
Evlilik, ruhsal, zihinsel ve bedensel bir yolculuktur. Bu yolculuğu, hayat boyu sürecek içten ve keyifli bir birlikteliğe dönüştürebilme başarısı ise mükemmel eşi seçme yeteneğimizde değil, kendimize ait gizli kalmış yanlarımıza ilişkin farkındalığımıza dayanmaktadır. Yani aslında bu yolculuk için nasıl bir eş seçeceğimiz sorusunun cevabı, büyük oranda bilinçaltımızda saklı olan çocukluk kararlarımıza bağlıdır.
Bizler doğduğumuz ilk andan itibaren karmaşık ve sonu gelmez gereksinim döngümüzle başkalarına bağımlı yaşayan varlıklarız. Ne kadar kendini adarsa adasın hiçbir ebeveyn, bizim bu sürekli değişen ihtiyaçlarımızın tamamını kusursuz bir biçimde karşılamayı başaramaz. Bu nedenle de herkes ister istemez çocukluğunda psikolojik ve fiziksel travmalara uğrar, yaralanır Çocukluk yaraları adını verdiğimiz bu travmaları, vaktiyle çözümleyebilecek veya hazmedebilecek ego gücü olmadığı için, zamanı gelince yeniden açmak üzere bilinçdışına hapsederiz. Evlenmek, çoğu zaman bu travmaları çözümleyebilecek kişinin bulunduğu anlamına gelir. Bu nedenledir ki evlilik, bir bakımdan bilinçdışı travmaların çözümlenmek için tekrar yaşanmasıdır.
Belki merak etmişsinizdir; beynimiz neden geçmişi yeniden canlandırmaya çalışıyor diye? Bunun nedeni bir alışkanlık ya da bilinçsiz bir tutku meselesi değil, çocukluk yaralarının iyileşmesi için ihtiyaç duyduğumuzzorunlu bir gereksinimdir. Bu gereksinim için anne- babamızın oynadığı hayat filminin sahnelerinde izlediklerimizi, yıllar sonra tekrarlayacağımız birisini bulduğumuzda da aşık oluyoruz. Bu nedenle gözlem gücümüz, özellikle kendimize eş ararken son derece duyarlıdır. İşte evlenirken çocuklukta aldığımız hasarı, bilinçdışı bir biçimde gidermeye çalıştığımızı bilmeden kendimize bir eş seçeriz. Yani bizim asıl aradığımız, temel bilinçdışı dürtülerimizi tatmin edecek birisidir.
Bununla birlikte evlilik yaparken, eşimizin mucizeler yaratarak annemizde bulduğumuz bütünlük duygusunu geri getireceği beklentisi içine de gireriz. Kendimize eş ararken, iç dinamiklerimizin etkisiyle bir dizi olumlu ve olumsuz kişilik özelliğini kendinde toplamış son derece özgül olan ‘bir ve tek’i arıyor gibiyiz. Freud’un dediği gibi “Gerçek kadınını bulan erkek annesini bulmuş demektir.” Çünkü bizim asıl aradığımız, temel bilinçdışı dürtülerimizi tatmin edecek birisidir. Eşimizin bu konuda başarısız olması ise nihai mutsuzluğumuzun başlıca nedenlerinden biridir. Mutluluk için, eşleri bir arada tutmak ve evliliğin yürümesi için; sevgi, saygı, güven, yakınlık, mahremiyet ve cinsellik de çok önemli unsurlardır. Bunlar sağlandığında evlilik, çocukluk yaralarının kanatıldığı bir arenaya değil, bu yaralara merhem olunabilen kutsal bir ilişkiye dönüşecektir.