Mutsuz Evlilikler
Evlilik, yarım ve yalnız olan bireyin diğer yarısını bulması ve tamamlanmasıdır. Yani ‘ben’i koruyarak ‘ben’ ve ‘sen’ den ‘biz’ oluşturabilme arzusudur. Birbirine “eşit” olmayan ancak eş olarak “eşit haklara sahip” olan kadın ve erkek, birbirinden farklıdır ve dünyaya farklı açıdan bakarlar. Genel olarak her parçayı ayrı ayrı algılayıp birbirine ekleyerek resmin tümünü oluşturan erkekler, dünyayı “dar” açıdan görürken, önce resmin tamamını gören, sonra parçalarını keşfeden, parçaların arasında nasıl bir bağlantı olduğunu anlayan, ayrıntılardan çok bütün üzerinde duran kadınlar, “geniş” açıdan bakarlar. Kadın ve erkek bakış açısındaki temel farklar, duyguları, ihtiyaçları, bedensel duyumları, davranışları, seçimleri, söylemleri, öncelikleri ve ilgi alanlarını doğrudan etkiler. Bunun sonucunda da kadınların ve erkeklerin birbirlerinden uzaklaşma nedenleri de farklı olur.
Kadın için erkeğin ilgi göstermesi sevgisinin en önemli belirtisidir. Eşi tarafından ilgi görmeyen, ihmal edilen bir kadın, değersizlik duygusuna kapılır. Bu durumda en çok ihtiyacı olan şey eşinin onu sevdiğine, ona değer verdiğine dair sözleri ve davranışlarıdır ama bunları bulamadığında eşine küser, kırılır ve ondan uzaklaşır. Uzaklaşan taraf erkek olduğunda ise nedeni genellikle eşe duyulan öfke ve kırgınlıktır. Kırgınlık ve öfke genellikle birlikte, çoğunlukla da iç içe geçmiş şekilde yaşanan ve ilişkiyi yavaş yavaş zehirleyen duygulardır; çözüme kavuşturulmadıklarında etkileri yıkıcı olur. Oysa evlilikte aşk, yakınlık ve sevgi için duyulan gereksinimlerin karşılanması amaçlanır. Bunun için ünlü psikoterapist Gary Chapman’ın “beş sevgi dili” olarak adlandırdığı sevgi ifadeleri; onay sözleri, nitelikli beraberlik, armağan sunma, hizmet davranışlarında bulunma ve fiziksel temastır.
Evlilik için farklı aile yaşantılarından ve kültürlerden gelen iki insanın aynı mekanı ve zamanı artık birlikte paylaşmaya başlamasıyla oluşan sosyal bir ilişkidir diyebiliriz. Evlilik ilişkisi; sevgi, saygı, paylaşma ve hoşgörü ile yürütülürse mutluluğun, yürütülemez ise de mutsuzluğun başlıca kaynaklarından birisidir. Bu açıdan bakıldığında evlilik, kadınla erkeğin birlikte yaşama sözleşmesidir. Bu sözleşmeye sadık kalmayan/kalamayan çiftlerin birbirleriyle iletişim halindeyken kullandıkları “eleştiri ve aşağılama” ilişkinin büyük ihtimalle boşanma ile sonuçlanacağının bir göstergesidir. Örneğin, eşin yaptığı davranışı değil de kişiliği eleştirmek ve her şey için suçlamak, eşle konuşurken ondan üstünmüş gibi onu aşağılayıcı şekilde konuşmak, dalga geçmek, isim takmak gibi tavır ve davranışların verdiği mesaj ona hiç değer vermediğiniz ve sevmediğiniz yönünde olur. Bu da zamanla boşanma fikrinin olgunlaşmasına yol açar. Unutmayın ki evliliğin yolunda gitmemesinin en önemli nedenleri birbirini suçlayıcı tavır alma, küçümseme, aşağılama, sürekli kendini savunma, iletişimsizlik ve saldırganlıktır.
BU EVLİLİK NASIL KURTULUR?
Her ne kadar zor hatta bazen imkansız gibi görünse de bu noktaya gelmiş bir evlilik ve eş için her şey bitmiş sayılmaz. Aslında birkaç küçük değişim ve adımla böylesine bir ilişkinin seyri değişebilir. Her şeyden önce eşler arasında şehvet ve tutkunun yeniden alevlendirilmesi gerekir. Eşinizi, o eski çılgın aşığa döndürmeniz ve aranızdaki her şeyin başladığı o noktayı referans almanız gerek. Yani flört günlerine geri dönmelisiniz.
Eşinize ilgi, sevgi, yakınlık göstermekten hiç vazgeçmeyin, onu dinleyin, onaylayın, takdir edin, asla başkalarıyla kıyaslamayın ve kesinlikle aşağılamayın. Eşinizin duygu ve düşüncelerini önemsediğinizi ve ona değer verdiğinizi her fırsatta sözleriniz ya da davranışlarınızla gösterin. Eşinizi kendi istediğiniz gibi birine dönüştürmeye çalışmayın. Baskıcı ve kontrolcü değil, duyarlı, özenli, yakın ve sıcak olun. Sorunları henüz başlangıç aşamasındayken açık bir şekilde masaya yatırıp çözüm için karşılıklı olarak sorumluluklarınızı alın, kendi hatalarınızı açık yüreklilikle kabul ederek birlikte çözüm yolları arayın. Şu an ve şimdiyi yaşamaya gayret edin. Eşinizin ya da kendinizin geçmişte yaptıklarını tekrar tekrar gündeme getirmeyin, hataları için onu yargılayıp, yaptıklarını sürekli başına kakmayın. Kendi hatalarınız için özür dilemeyi bilin ve onun hatalarını bağışlayın. Tensel temasınızı artırın. Birlikte daha fazla zaman geçirin ve gelecekte hatırlamaktan mutluluk duyacağınız güzel anılar inşa etmek için birlikte yapmaktan hoşlandığınız şeylere öncelik tanıyın. Cinsel yaşamınızı canlı tutun. Mutlu bir ilişkinin, duygusal ve cinsel doyumla mümkün olabileceğini aklınızdan çıkarmayın. Elinizden geleni yaptığınız halde, evliliğinizin sihrini kaybettiğini ve kendi başınıza bunu başaramayacağınızı düşünüyorsanız da ilişkinizdeki tutkuyu ve romantizmi arttırmak amacıyla bir evlilik terapistine başvurmaktan çekinmeyin. Sanılanın aksine evlilik terapisi sadece mutsuz ve çatışmalı çiftlerin başvurduğu bir süreç değildir. Mutlu bir yaşam için evliliğe bakım yapılması ve yeniden eski heyecanların geri getirilebilmesi için de evlilik terapistlerinin çiftlere yardımcı olabileceğini bilmenizi isterim.