Obsesif Kompulsif Bozukluk (Takıntı Hastalığı)
Hayatın olağan akışı içinde hepimiz zaman zaman çeşitli konularda evham, endişe ve takıntılara kapılabiliriz. Ancak çoğu kez günlük yaşam içinde ortaya çıkan bu duygu ve düşünceler ile baş edebilir, üstesinden gelebiliriz. Eğer takıntılı düşünceler günlük yaşamı etkiliyor, mesleki işlevlere, olağan sosyal aktivitelere, arkadaş ve/veya aile ilişkilerine önemli ölçüde engel teşkil etmeye başlıyorsa o zaman akla OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUK (OKB) adı verilen bir ruhsal hastalık gelmelidir.
OKB, insanları tekrarlanan düşünce ve davranışlar döngüsüne hapseden ruhsal bir hastalıktır. İrade dışı gelen, saçma ve yanlış olduğu bilinen, kişiyi tedirgin eden veya sıkıntı veren, bilinçli bir çaba ile kovulamayan yineleyici düşünce, imge ya da dürtü olan ‘obsesyon’ (saplantı veya takıntı) ile çoğu kez obsesif düşünceleri kovma veya bu düşüncelerin verdiği sıkıntıyı azaltmak için yapılan ve istemeden yinelenen davranış ya da zihinsel eylemler olan ‘kompulsiyon’ (zorlantı) döngülerinden oluşur. Kişi her ne kadar saplantılarının veya takıntılarının manasız ve anlamsız olduğunun farkında olsa da geçici bir ferahlık sağladığı için bu takıntıları gerçekleştirmekten kendini alıkoyamaz. Ayrıca takıntılı ritüelleri yapmamak anksiyete (endişe)’yi de yükseltecektir.
Güncel çalışma sonuçlarına göre OKB, fobiler, madde kullanım bozukluğu ve depresyondan sonra en sık görülen dördüncü ruhsal hastalıktır. Genellikle ergenlik döneminde ve 20-30’lu yaşlarda başlamasına karşın, okul öncesi çağdaki çocuklar dahil herhangi bir yaşta karşımıza çıkabilir. Yaşam boyunca bu hastalığa yakalanma oranı % 2-3 olup kadın ve erkeklerde eşit sıklıkla görülür. Bununla birlikte gebelik ve doğum sonrası OKB görülme riski artmaktadır.
EN SIK GÖRÜLEN OBSESYON VE KOMPULSİYON TÜRLERİ
1- Bulaşma Obsesyonu ve Temizlik Kompulsiyonu : Kişinin bedeninin ve giysilerinin kir, mikrop, toz gibi etkenler; kimyasal maddeler, deterjanlar, zehirler ile idrar, gaita ve diğer beden salgıları ile bulaşacağına ilişkin takıntıları ve bu takıntıların yarattığı sıkıntıyı gidermek için yaptığı davranışlarıdır.
2- Kuşku Obsesyonu ve Kontrol Kompulsiyonu : En sık görülen obsesyon ve kompulsi-yonlardandır. Kişi, gaz ocağı, kapı, kilit gibi nesnelerin açık kalmış olabileceğinden, ütü vs. elektrikli aletlerin fişlerinin prizde takılı kalmış olabileceğinden kuşku duyar (Kuşku obsesyonu) ve emin olmak için tekrar tekrar kontrol etme gereksinimi duyar (Kontrol kompulsiyonu). Bu kuşku ve kontroller yaşamın birçok alanında kendini gösterebilirler.
3- Simetri ve düzen ile ilgili obsesyon ve kompulsiyonlar : Kişinin tüm yaşamında simetri gereksinimi ve düzenlilik hakimdir. Kendilerine ait bir düzen kurarlar, birilerinin bu düzeni bozmasına, eşyalarına dokunmasına veya karıştırmasına aşırı tepki ve direnç gösterirler. Düzenlerini devam ettirmek için kendilerini yer bitirirler.
4- Başkalarına zarar vereceği, elinde olmadan saldırgan davranışlarda bulunacağı şeklinde obsesyonlar : Bazen hastalarda elinde olmadan başkalarına rahatsızlık ya da zarar vereceği, ağzından hoş karşılanmayacak nitelikte sözcükler kaçıracağı, yanındaki insanlara elinde olmadan zarar vereceği şeklinde obsesyonlar olabilir.
5- Cinsel içerikli obsesyonlar : Zaman zaman OKB’li hastalarda kendine, yaşına, toplumdaki yerine hiç yakıştıramadığı bir biçimde, cinsel içerikli obsesyonlar bulunur.
6- Dini içerikli obsesyonlar: Özellikle dini inançları yoğun yaşayan toplum kesimlerinde sık görülen bir obsesyon türüdür. Kişi kendini inanç ve görüşlerine tam karşıt bir biçimde ve çok yoğun sıkıntı yaratacak şekilde dini içerikli takıntılı düşünceleri düşünmekten alıkoyamaz.
7- Somatik Obsesyonlar: Kanser, AIDS, kuduz gibi hayatı tehdit eden bir hastalığa yakalanmayla ilgili olabilir. Böyle durumlarda sürekli bu hastalıklara yakalanma korkusu içindedir ve korunmak için çeşitli önlemlere başvurmaktadır.
8- Biriktirme ve saklama kompulsiyonları: Sık görülen kompulsiyon türüdür. Kişi “ileride gerekli olabilir” şeklinde bir düşünce ile gerekli olmayacak eşyaları bile biriktirebilir / saklayabilir.
9- Dokunma kompulsiyonları: Zaman zaman bazı OKB’li hastalar bazı davranışları yapmadan önce kendilerince önemsedikleri bir eşyaya dokunma gereksinimi duyarlar.
10- Batıl itikatlar, uğurlu, uğursuz sayılar ve renkler: Çoğu kişinin kültürel özelliklerinin bir parçası olarak bazı inanışları, davranışları, uğurlu ya da uğursuz saydığı sayı ve renkleri olabilir. Merdiven altından geçmemek, çocukların üstünden atlayıp geçmemek, evden sağ ayakla çıkmak, yatağın sol tarafından kalkmamak gibi. Bu tür inanışlar günlük yaşam aktivitelerini engelleyecek ya da günlük işlevlerimizi kısıtlayacak kadar sık ve yoğun ise o zaman hastalık düzeyinde değerlendirilebilir.
OKB NASIL TEDAVİ EDİLİR?
OKB, günlük yaşam etkinliklerini ciddi olarak kısıtlayabilen, aile, meslek ve sosyal yaşamda önemli işlev kayıplarına yol açan, yaşam kalitesini düşüren bir hastalıktır. Kronikleşme olasılığının yüksek olması tedavinin önemini daha da arttırmaktadır. Bu nedenle hastalığın belirtilerini ortadan kaldırmaya ya da azaltmaya yönelik etkili tedavi yöntemlerinin bulunması oldukça önemlidir. Tedavide en sık kullanılan iki yöntem bulunmaktadır:
- İlaç tedavisi: Özellikle seçici serotonin geri alım inhibitörleri kullanmak (SSRI)
- Bilişsel Davranışçı Terapi: Bilişsel ve davranışçı terapiler hem hastalığın tedavisinde hem de özelikle nükslerin önlenmesinde çok önemli bir yer tutmakta, tedavide bazen tek başlarına bazen de ilaç tedavileri ile birlikte kullanılabilmektedirler.
Bunlar dışında psikodinamik psikoterapi, aile terapisi, grup terapisi gibi tedaviler de uygulanabilmektedir.
Başlangıç Tedavi Seçimi:
Bilişsel davranışçı tedavi, özellikle genç hastalar için birincil tedavi seçeneği olarak gösterilmektedir. Ancak hangi yaşta olursa olsun, şiddet arttıkça BDT’ye ilaç tedavisini eklemek, çok ciddi durumlarda ise öncelikle ilaçlarla başlamak ilk tedavi seçeneğidir.
BDT’ye haftalık seanslarla başlanması önerilmektedir. 13-20 seans birçok hasta için yeterli olacaktır ancak bazı hastalar daha az ya da daha çok seansa ihtiyaç duyabilirler. Tedavi edilmediğinde ise zaman zaman artan ve azalan belirtilerle birlikte genelde kronik bir seyre sahiptir.