Cinsel Mitler
Çocukluğumuzda, iç dünyamıza hem ebeveynlerimizin hem de içinde yaşadığımız toplumun ektiği zihinsel ve duygusal tohumlarla büyüyoruz. Bazılarında bu tohumlar sağlıklı ve mutlu bir cinsellik, sevgi, saygı ve yakınlık kaynağı olurken ne yazık ki birçok kişide bu tohumların arasına hurafeler yani cinsellikle ilgili doğru bilinen yanlışlar, cinsel mitler veya cinsellikle ilgili uydurmalar karışıyor. Biz büyüdükçe bu tohumlar filizleniyor ve yetişkinlik hayatımızda cinsel duygularımızı, partnerlerimizle ilişkilerimizi, seks davranışlarımızı, dolayısı ile de cinselliği ve yakın ilişkilerimizi etkiliyor.
Cinsellik; insanın doğuştan getirdiği cinsiyetine ait özelliklerin tümü olup insan yaşamının doğal, normal ve vazgeçilemez bir sürecidir. Kişinin cinsiyeti, ses tonu, giyimi, saç şekli, yürüyüşü, oturuş biçimi ve cinsel kimliği, cinselliğinin birer parçasıdır. İçinde bulunduğumuz sosyokültürel şartlar, kadın veya erkek oluşumuz, yaş, eğitim, yetiştirilme ortamı, din, ekonomik şartlar ve daha birçok faktör cinselliği ve dolayısıyla da cinsel yaşamı etkiler. Bu kadar karmaşık ve ilgi odağı olan bir olguya yönelik olarak hurafeler ve efsaneler üretilmesi de oldukça insanidir.
Cinsel mitler; cinsellikle ilgili doğru olmayan, gerçeği yansıtmayan, bilimsel temeli olmayan ancak kulaktan kulağa yıllar boyu yayılmış ve artık herkes tarafından kabul edilir hale gelmiş, doğru bildiğimiz yanlış inanışlardır. Bunlara cinsellikle ilgili uydurmalar, hurafeler veya kurmacalar da diyebiliriz.
Cinsel mitler, yalnız bizim toplumumuzda değil, bütün dünyada son derece yaygındır ancak her toplumun kendi kültürel ve sosyal yapısına göre şekillenir. Cinselliğin tabu olarak görülmesi, üzerinde konuşulup tartışılamaması, cinsel mitlerin yaygınlaşmasına sebep olur. Cinsel mitlerin insanları ağır psikolojik yük altında bırakan koca birer yalan olduğunu unutmamalıyız çünkü cinsellikle ilgili abartılı ve gerçekçi olmayan beklentilerin oluşmasına, suçluluk ve pişmanlık hislerine, cinsellikle ilgili kaygı ve korkulara neden olarak cinsel işlev bozukluklarına yol açabilirler.
Cinsel işlev bozukluklarında cinsel mitler; hem hazırlayıcı, hem başlatıcı hem de sürdürücü etken olabilir. İşte bu nedenle de cinsel mitlerin yerine doğru bilgilerin konulması kişilerin cinsel sorunlarının çözümüne önemli derecede katkıda bulunur.
Cinsel mitlerin tedavisinde ilaçtan ziyade, öncelikli olarak ‘bilişsel yeniden yapılandırmayı’ ve eşler arasında cinsel uyumu oluşturmayı amaçlayan CİNSEL TERAPİ kullanılır. Cinsel Terapistin toplumsal önyargılar ve cinsel mitlerle mücadelesinde öncelikle kendisinin bu tür mitlerin etkisinden kurtulması, yeterli bilgi birikimine sahip olması ve bu bilgi birikimini uygun, anlaşılır ve etkin bir biçimde bireye aktarabilmesinin önemi açıktır.