Cinsel İstismarın Geride Bıraktıkları!
Cinsel istismar, çocukta saptanması en güç travma çeşididir. Bunun en önemli nedeni, istismarın genelde çocuğun ve ailenin tanıdığı biri tarafından yapılması olarak gösterilmektedir.
Toplumda sık rastlanan bir durum olmasına karşın en çok yüzde 5-10’u ortaya çıkmakta ve genellikle gizli kalmaktadır. Çünkü bu eylemlerin yüzde 90’ı çocuğun tanıdığı biri tarafından gerçekleştirilmektedir.
Cinsel istismara bağlı travma, çok uzun bir döneme yayılarak karmaşık duygusal, davranışsal ve sosyal problemlerin kaynağını oluşturur. Çocukluk dönemi cinsel istismar yaşantıları, yetişkinlik döneminde de kişinin bedensel, ruhsal ve sosyal gelişimini ve yaşamını olumsuz bir biçimde etkilemeye devam eder. Bu nedenledir ki çocuğun cinsel istismarı, toplumsal bir sorundur ve çocuğun; sosyal, ailevi, mesleki, akademik yaşantısını kökten değiştirebilecek hatta intihara sürükleyebilecek sonuçlar doğurmaktadır. Bu sonuçlar tek bir sendromdan oluşmamakla birlikte cinsel istismar, bir takım psikolojik hastalıkların risk etmeni olarak gösterilebilmektedir. Post-travmatik stres bozukluğu, depresyon, kaygı bozuklukları, dissosiyasyon, dürtü kontrol bozuklukları, cinsel işlev bozuklukları vb. cinsel istismarın olası sonuçları arasındadır. Bu sonuçlar incelendiğinde cinsel istismara uğrayan çocukların yaklaşık %50’sinde travma sonrası stres bozukluğu görülmekte, depresyon, düşük benlik saygısı, intihar davranışları, damgalanmışlık, sigara, alkol ve madde kötüye kullanımı eşlik edebilmektedir.
Cinsel istismar travmasında dört ortak travmatik deneyim yer alır. Bunlar; travmatik cinsellik, istismarcının çocuğa ve onun güvenine ihanetinden dolayı gelişen ihanet düşüncesi, çocuğun istismarı engelleyememesinden ve cinsel amaçlı kullanılmasından ötürü gelişen acizlik, güçsüzlük. Son olarak, cinsel istismarla birlikte görülen utanç, suçluluk gibi kavramların benlikle kaynaşması sonucu çocuğun artık kendini böyle algılamasıyla oluşan damgalanma. Bu dört deneyim, travmanın etkilerini arttırıp, çocuğun bilişsel, duygusal ve sosyal açıdan uyumuna zarar vermektedir.
Cinsel istismarın sonuçları; cinsellik, psikolojik hastalıklar, davranışsal etkiler, kişilik gelişimi problemleri gibi ana başlıklara da ayrılabilir. Cinsellik, cinsel istismara uğramış çocuklarda, yaş ve gelişim çağından beklendiği özellikleri göstermeyebilir. Erken yaşta hamilelik, erken cinsel deneyimler, çok partnerli olma durumu, yüksek riskli cinsel eylemlerde bulunma, cinsel saldırı, cinsel istismar sonucu oluşabilecek etkilerdendir. Kontrolsüz mastürbasyon, baştan çıkarma eylemleri, çizdiği resimlerde cinsel tacizi resmetme, cinsel ilişki taklidi görülebilir. İlerleyen yaşlarda ise cinselliği para kazanma amacıyla kullanma veya cinsel istismarda bulunma karşılaşılabilecek sorunlardandır.
Cinsel istismara maruz kalmış çocukların, gelecekten ümitsiz olması, insanlardan uzaklaşması, suçluluk duyguları, mutsuzluk ve ağlama nöbetleri, depresyonun işaretçisi olabilmektedir. Bu gibi durumlarda önlem alınmadığında suçluluk ve karamsarlık düşünceleri, çocuğun kendine zarar vermesine ve hatta intiharına kadar uzanabilir. Bu tarz travma yaşayan kişilerde aynı zamanda anksiyete bulgularının bulunma olasılığı yüksektir. Korku, kızgınlık, endişe, düşmanlık, kabus görme, uyku bozuklukları, anksiyetenin belirtilerindendir ve aynı zamanda böyle bir tablo post- travmatik stres bozukluğunun da habercisi olabilmektedir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, dissosiyasyon, konversiyon, enürezis, dürtü kontrolde zayıflama, karşı olma karşı gelme bozukluğu diğer psikolojik sonuçlardan olabilir.
Cinsel istismara uğramış çocuklar, çok titiz veya çok dağınık olabilir. Aşırı dalgın, unutkan, donuk görünüm sergileyebilir. Kişilerarası iletişim kurmakta zorlanıp, aşırı utangaçlık, çekingenlik, kişilerle ilişkisinde alışılmadık biçimde çok yakın veya çok uzak davranma görülebilir. Erkeklerde en sık saldırganlaşma davranışı görülürken, kızlarda ise aşağılık duygusu ve kendine zarar verme davranışı görülmektedir.
Yapılan araştırmaların sonuçlarına göre Borderline Kişilik Bozukluğu teşhisi koyulan bireylerin %70-80’inde çocukluk çağı istismar öyküsüne rastlanmıştır. Aynı zamanda cinsel istismarcıların da %60-95’inde de istismar öyküsü pozitif bulunmuştur. Bu kişilerde ilerleyen zamanlarda, alkolizm, madde bağımlılığı, kumar bağımlılığı da sıklıkla görülmektedir.
NELER YAPILABİLİR!
Tüm bu sonuçlar göz önüne alındığında istismarın, gelecek yaşantıyı ve kişiliği olumsuz etkilediği gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktadır. Bu doğrultuda çocukluk çağı ruhsal ve fiziksel travmalarını önlemek için gerekli stratejilerin bulunması, tedbirlerin alınması ve travmaya uğramış çocukların rehabilitasyon sürecinde odaklanılacak noktaların belirlenmesi gerekmektedir. Bu sayede çocukların kişiliklerinin sağlıklı gelişimi ve sosyal hayata katılımlarının artması beklenmektedir. Çocuk istismarı tedavisi ve topluma kazandırılması aşamasında klinisyenlere de oldukça önemli görevler düşmektedir. Klinikte toplumsal beceri kazandırma ve etkin iletişim becerileri gibi eğitimlerin yanı sıra çeşitli psikoterapi yöntemleri ile bireylerin sosyal hayattaki işlevselliklerinin arttırılması amaçlanmalıdır. Aynı zamanda bu durumu meşru görüp normalize eden sosyal ve kültürel değer yargılarının, yasalardan çok daha güçlü olduğu da unutulmamalıdır. Cinsel istismarı önlemenin en etkin yolu kesinlikle ortaya çıkmasını engellemektir. Bu nedenle anaokulundan itibaren cinsel eğitim şart olmalı, ergenlik öncesi cinsel danışmanlık ve rehberlik hizmetleri ile evlilik öncesi anne- baba-eş eğitimleri zorunlu olmalıdır.