Stres
Stres, kelime kökeni Latince zorlanma, gerilme ve baskı anlamı taşıyan ‘Estrece’ kelimesine dayanan stres, bir gerginlik hali; tehdit oluşturan, değişim ya da uyum gerektiren herhangi bir çevresel istek veya beklentidir. Kişi için bu beklenti ve baskıya karşı gösterdiği gayret ile kendi sahip olduğu kaynaklar arasında bir denge oluşmalıdır. Dolayısıyla kişinin üzerinde baskı oluşturan durum, sahip olduğu maddi ya da manevi tüm başa çıkma kaynaklarından daha fazla ise stres ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte fiziki ve sosyal çevreden gelen uyaranlardan dolayı, bedensel ve psikolojik sınırların ötesinde harcanan gayreti de stres olarak tanımlamak mümkündür. Yani stres, ‘bütünlüğünü koruma’ ve “ esas durumuna dönmek için çaba harcama” halini de ifade etmektedir. Özetle stres, kişinin kendini huzursuz veya baskı altında hissettiğinde verdiği bedensel, zihinsel, duygusal ve davranışsal tepkilerin bir bütünüdür.
Bu tanımlardan da anlaşılacağı gibi insanların olayları algılayışı ve stresi ele alış düzeyleri farklıdır. Epiktetos’un söylediği gibi “İnsanı mutsuz eden olaylar değil, olaylar hakkındaki düşünceleridir”.
Her ne kadar stresi oluşturan olaylarla karşılaştığında insanlar, bu durumlara ilişkin belirli bazı duygular yaşasalar da aynı olayların kişiler tarafından farklı olarak algılanması doğal olarak onlarda farklı şekilde tepki bulmalarına neden olacaktır. Örneğin yeni bir işe başlamak, bazı insanlar için heyecan verici bir deneyimken, bazı insanlar içinse ne ile karşılaşılacağı belli olmayan kaygı verici bir durum olabilir. Bu duygu ve düşüncelerle başa çıkmak, çevreden gelen durumların yarattığı baskı ya da beklentileri aşmak için kişi çaba göstermek durumundadır. Kısaca karşılaştığı durumu ya kabul ederek onunla yaşayacak ya da bu durumla başa çıkmak için mücadele edecektir. Bu mücadele kadın ve erkeklerde farklı davranışlarla kendini gösterir. Stresli bir duruma maruz kalan bir erkek bozulan dengesini yeniden kurmak ve gerçek benliğini korumak için yalnız olmayı tercih eder, ortamdan uzaklaşır ve düşünmek ister. Buna karşılık strese maruz kalan bir kadın ise gerçek duygularını hissetmeye gereksinim duyduğu için sevdiklerine yakın olmayı, uzun uzun konuşmayı ve duygularını irdelemeyi ister.
Stresin fizyolojik kısmına göz atacak olursak; organizmanın bedensel ve ruhsal sınırlarının tehdidiyle ortaya çıkan stres durumunda canlı kendini korumak için ‘savaş ya da kaç’ tepki zincirini harekete geçirir ve kişide stresi oluşturan unsurlara karşı savunma tepkisi gelişir. Bu süreçte genel uyum sendromu adı verilen çevresel stres durumlarına ilişkin fizyolojik değişimleri içerisinde barındıran mekanizma harekete geçer. Sonrasında ise kişi sırasıyla alarm, direnç ve tükenme aşamalarından geçer:
Alarm aşamasında otonom sinir sistemi acil duruma karşı harekete geçer. Ön planda olan bu fizyolojik belirtiler ve değişimler sonucunda kişi ya olaylarla mücadele eder ya da kaçarak kendini korur. Kadınlar, stres yaratan olayları unutup hayatına devam etmekte zorlanır ve tetikleyici bir faktörle karşılaştığında o stresli anı tekrar yaşayabilir. Bu yüzden strese karşı psikolojik tepkileri daha yoğun, fizyolojik tepkileri ise daha zayıftır. Ardından gelen direnç aşamasında ise alarm tepkisi ortadan kalkarak vücut stres yaratan duruma bir şekilde uyum sağlar. Dışardan bakıldığında her şey normalmiş gibi görünse de aslında organizmanın ortaya koyduğu ciddi bir direnç söz konusudur. Zira kişi strese karşı kaynaklarını tüketmeye başlamıştır ve bu nedenle eş zamanlı yaşanabilecek diğer stres unsurlarına daha hassas hale gelmeye başlar. Son aşama olan tükenme aşamasında ise insan vücudu tüm direncini kaybetmeye başlamıştır. Tükenme ile birlikte insan hastalık, psikolojik sorunlar gibi birçok tehlikeye açık duruma gelir. Nitekim stres hormonu olarak da bilinen kortizol, aşırı stresli ve yoğun kaygıya sahip kişilerin kanlarında yüksek konsantrasyonlarda bulunmuştur. Bilindiği gibi kortizol kanda uzun süre yüksek seviyelerde kaldığında vücutta hücre hasarına yol açar.
Stres Belirtileri
Stres ve ona bağlı durumların her bireyde oluşturduğu fiziksel ve psikolojik tepkilere bağlı belirtiler farklılaşabilir. Bu belirtileri fiziksel, davranışsal, duygusal ve bilişsel belirtiler olarak ayırabiliriz:
Fiziksel Belirtiler; sırt, boyun ve başta gerginlik nedenli ağrılar, kas ağrıları, terleme, kalp çarpıntısı ve kalp rahatsızlıkları, mide rahatsızlıkları, nefes almakta zorlanmak, nefes darlığı, gürültü ve yüksek sese karşı duyarlı olma, uykuya dalmakta zorluk ve/veya uyku düzeni bozukluğu, yorgunluk ve bitkinlik hissi, cinsel istekte azalma vb.
Davranışsal belirtiler; madde ve/veya alkol kullanımı, sürekli telaş içerinde olma, sosyal ortamlardan uzaklaşma, sorumluluklarından kaçınma, uyku ve iştah değişiklikleri, tırnak yeme, bacak sallama vb.
Duygusal belirtiler; kaygı, sıkıntı, gerginlik ve huzursuzluk durumu, neşesini kaybetme, duygusal çökkünlük ve sinirlilik hali, saldırganlık, duygusal kaygısızlık ve durgunlaşma vb.
Bilişsel belirtiler; konsantrasyon kaybı ve algısal sorunlar, kararsızlık, unutkanlık, zihin karışıklığı, ilginin azalması ve işleri organize edememek, basit işlemlerde bile sıkıntı yaşar duruma gelmek, sadece olumsuz yönleri görür hale gelmek vb.