Cinsellik ve Yaşlılık
Cinsellik, kişinin doğuştan getirdiği cinsiyetine ait bütün özellikleri olup insanın doğal bir parçasıdır ve insan yaşamının en temel gereksinimlerinden biridir.
Yaşamda sevginin, arzunun, kendinden geçmenin, şefkatin ve bütünleşmenin bir araya geldiği en özel yaşantıdır. ‘Cinsellik’ çoğunlukla algılandığı gibi yalnızca seks demek değildir, sadece kişinin cinsel arzusu ve davranışı şeklinde tarif edilmez. Bunun ötesinde cinsellik, sevginin paylaşılmasıdır; kişilerin cinsel bilgilerini, inanışlarını, tutumlarını ve değer yargılarını içeren, doğumla başlayan, ölüme kadar süren temel bir insan ihtiyacıdır. Kadınlar da erkekler de yaşadıkları sürece cinsel ilgi duyarlar ve cinsel yaşamlarını sürdürebilirler. Ancak her yaşın cinselliği farklıdır.
İnsanlar için yaşlılık kaçınılmaz bir süreçtir. Yapılan çalışmalar, tüm dünyada 60 yaş ve yukarısındaki kişilerin 2025 yılında %14.28’e çıkacağını ve yaşlı nüfusun gelişmiş ülkelerde 2025 yılına kadar %71.9 artacağını göstermektedir. Türkiye’de de 2000 ile 2025 yılları arasında yaşlı nüfusun yaklaşık 7 milyon artması bekleniyor. Yaş arttıkça yaşlı kadın popülasyonu yaşlı erkek popülasyonundan giderek fazlalaşıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği yaşlılık yaşı 65’tir. Ancak istatiksel ve kronolojik olarak yaşlılık yaşı 60 yaş olarak ele alınmaktadır. Günümüzde yaşam süresinin uzamasıyla yaşlılar da kategorilere ayrılmaya başlandı. 60-69 yaş arasını “genç yaşlı”, 70-79 yaş arasını “orta yaşlı”, 80 yaş üzerini ise “en yaşlı” olarak belirlenmiştir. Ancak siz bu sayıları 65-74 yaş arasını “genç”, 75-84 yaş arasını “orta” ve 85 yaş üstünü “en” yaşlı olarak da düşünebilirsiniz. Yaşlı bir kişinin cinsel olarak aktif olması pek çok kişi için kabul edilemez bir durumdur. Oysa menopoz ve andropoz süreçleriyle vücutta doğal olarak meydana gelen değişiklikler ve olası cinsel fonskiyon problemlerinin tedavisi ile hem kadınların hem de erkeklerin ömürlerinin sonuna kadar kaliteli bir cinsellik yaşamaları mümkündür. Yaşamın ileri çağlarında düzenli cinsel ilişkilerin kişinin ruh ve beden sağlığına büyük katkıda bulunduğu ve orta yaşı geçkin kimselerin de kesinlikle cinsel gereksinmeleri olduğu günümüzde kabul edilmektedir. Yeni birçok bilimsel çalışma göstermiştir ki cinsel doyumun azalması yaşlıların yaşam kalitesini belirgin ölçüde azaltmaktadır. Ayrıca aktif cinsel yaşamı olan yaşlıların bilişsel algılamada daha başarılı olduğu gösterilmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) cinsel sağlığı, “cinsel yaşamın bedensel, ruhsal, zihinsel ve sosyal açıdan bir bütün olarak ele alınması yoluyla kişilik, iletişim ve sevginin olumlu yönde zenginleşmesi ve güçlenmesi olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca cinsel sağlık, kişisel sağlığın önemli ve pozitif bir yönü olarak ele alınmaktadır. Bir başka deyişle cinsel sağlık, cinsel bir varlık olarak insanın sadece bedensel değil; duygusal, düşünsel ve toplumsal bütünlüğünü sağlayan, kişilik gelişimi, iletişim ve sevginin paylaşımını olumlu yönde zenginleştiren ve arttıran sağlıklılık halidir. Sonuç olarak cinsellik, bireyin kişiliğini ve kendine özgülüğünü oluşturan önemli bir parçasıdır ve cinsel sağlığın bozulması, sadece fiziksel sağlığı etkilememekte, ruhsal sağlığın, ardından aile sağlığının ve sosyal sağlığın da bozulmasına yol açabilmektedir.
Cinsellik yaşam boyu devam eder, ancak ileri yaşlarda tüm bedensel işlevlerimiz gibi cinsel işlevlerimizde de bazı değişiklikler olabilir. Öncelikle bu değişiklikleri bilmek ve kabul etmek gerekir. Aksi takdirde çeşitli cinsel sorunlar ve doyumsuzluklar ortaya çıkabilir. 45-55 yaşları arasında hem erkek hem de kadın, cinsel fonksiyonlarında bir değişiklik olduğunu farkedeceklerdir. Bu değişiklikler yavaş başlayacak ve yaşlandıkça devam edecek. Uyarılmak daha zor olacak ve daha uzun zaman alacak. Ereksiyon sağlanması için partnerinin yardımcı olması gerekecek. Kadın da daha fazla uyarılmaya, ön sevişmeye ihtiyaç duyacak. Orgazm sağlanması için çalışması gerekecek. Yani ileri yaşlarda cinsel dürtüler tamamen ortadan kalkmamaktadır. Değişiklikleri bilip adapte olmakla sorunların üstesinden gelinebilir. Yaşın ilerlemesiyle birlikte, erkeklerin cinsel açıdan uyarılmaları için gereken süre uzar, sertleşmenin ortaya çıkışı daha çok zaman alır. Kadınlarda östrojen hormonunda azalmaya bağlı olarak vajinadaki kayganlık azalır ve ciltte incelmeler ortaya çıkar. Cinsel açıdan uyarılma ve ıslanma yanıtı gecikebilir, azalabilir. Bununla bağlantılı olarak orgazma ulaşma süresi uzayabilir, orgazmın şiddeti azalabilir. Ama bu değişmeler, cinsel yaşantının bitişi anlamına gelmez. Yaşları ilerleyen kişilerin cinsellikten uzaklaşmasında en önemli etken, bunun uygunsuz bir davranış olacağına kendilerinin ve çevrelerinin inanması, dolayısı ile de uygun cinsel eş bulmanın zorlaşmasıdır. Bunun dışında kalp-damar hastalıkları, şeker hastalığı, hipertansiyon, enfeksiyonlar, cinsiyet hormonları yetersizliği, romatizma gibi kronik fiziksel hastalıklar, bazı tansiyon ve depresyon tedavisinde kullanılan ilaçlar, sigara ve alkol cinsel sağlık bozukluklarına yol açabilir. Bu dönemdeki cinsellikle ilgili diğer sorun da tam tersi tutum ve düşüncelerden kaynaklanmaktadır. Yaşla birlikte kaybolmayan ama doğal olarak azalan ya da yavaşlayan cinsel kapasiteyi zorlamak da kimi zaman sorunlara neden olabilmektedir.
Sağlıklı bir yaşlıda cinselliğin olmadığını ya da olmaması gerektiğini düşünmek, yemek yemenin, uyumanın yaşlılıkta gereksiz olduğunu düşünmek gibidir. Yaşlılıkta cinselliğin boyutları farklı olup, cinsel birleşme bu yaşlarda artık üreme amaçlı yaşanmaz. Yaşlılıkta cinsellik, daha çok birlikte rahatlama, gevşeme ve haz paylaşma amacına yönelik olarak kişilerin birbirlerine karşı sevgi ve bağlılıklarını ifade etmelerinin bir aracı olabilir. Gergin kasların, düzgün bir vücudun ve erotizmin yerine yaşlılıkta artık karakter, kişilik, ilgi, hassasiyet, empati gibi özellikler ön plana geçer. Bedensel cinsellikten daha çok, sıcak ve sıkı ilişkiler meydana gelir.
Sonuç olarak yaşlılıkta ortaya çıkabilecek fiziksel cinsel sorunlar yumuşaklık, sevecenlik, güven ve tanışıklık sayesinde kolayca aşılabilir. Yaşlı insanların zayıf, çaresiz ve yetersiz olduğu; cinsel ve fiziksel yakınlaşmaya istekli ve yeterli olmadığı kanısı oldukça eski ve yaygın bir mittir. Yaşlandıkça cinsel isteksizlik olabilir, bu normal bir durumdur, önemli olan yaşlılık döneminin kendine özgü bir cinselliği taşıyabileceğini bilmek ve kabullenmektir. Çift olarak duygusal ve fiziksel anlamda yaşanan tüm yakınlaşmalar cinsellikdir. Cinsel doyum, ilişki sıklığından çok cinselliğin sevgi, şefkat, dokunma ve birlikte yatma gibi boyutlarının ön plana geçmesine izin vermekle mümkün olabilecektir.